limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri holiganbet holiganbet istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
Akıllanmıyoruz
Yazarlar // 19 Ekim 2022 Çarşamba 22:49

İsmail BAŞARAN

Evet, akıllanmıyoruz tamam da akıllanacağımıza da artık inanmıyorum. Yıllar önce 7 Şubat 1990 günü bir grizu patlaması olmuş ve yeraltındaki madencilerden 41 tanesi can vermişti. O zaman da maden işçileri Merzifon'un Kayadüzü köyündeki madene indi. İşçiler yerin 3 bin metre altındaydı. O cansız ve parçalanmış bedenler çıkarılırken oradaydım. Ailelerin ve çocukların babaları için nasıl ağladıklarını ve nasıl ağıtlar yakıldığının tanığı oluyordum orda.

Bartın'ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait Amasra Müzesindeki Ocakta Cuma günü saat 18.15 dolaylarında meydana gelen patlamada 41 madencimizi yitirdik. Ölenler ölüyor kalanlar ve bu olaylara neden olanlar ise günlerini yine gün ediyor.

Bartın’daki kazadan sonra o günleri hatırladım: Amasya'nın Merzifon ilçesindeki Yeni Çeltek Kömür İşletmesi’nde 1990 yılında meydana gelen grizu patlaması sonucu hayatını kaybeden 68 maden işçisi can vermişti. Grizu patlaması, belli oranlardaki metan gazıyla havanın karışarak oluşturduğu patlamadır.

Peki, bu olay o günden beri neden önlenemiyor.  Mantık “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” şeklinde mi işliyor hep.

Garibanlar ölüyor aileler ağıt yakıyor ancak o maden işletmelerini çalıştıranlar ne hikmetse cezanın iyisini bile tatmıyor. Bu son olmayacak herhalde sadece grizu patlamayacak, bombalar da patlıyor Türkiye’de. Bu bombaların patlamaları da önlenemiyor. Bırakın önlemeyi bombaları patlatanlar bile kaçıyor çoğu zaman.

 

HESABI NASIL VERECEKLER?

Bir Zamanlar, Doğu’nun şehirlerinden birinde, zengin ve varlıklı bir adam ölmüş. Haberciler ve tellallar şehrin sokaklarına yayılıp halka şöyle seslenmişler:

“Ey ahali! Bildiğiniz gibi Veli Ağa vefat etti. Önemli bir vasiyeti var. Ahret hayatına alışabilmek için yardımcı arıyor. Kim mezarda geçireceği ilk gecede ona eşlik ederse, Veli Ağa’nın servetinin yarısı kendisine verilecektir.”

Tellalların onca bağırıp çağırmalarına rağmen, kimse bu ilginç teklife talip olmaya cesaret edememiş. Akşama doğru, şehrin en fakir adamlarından biri olan hamal, bakmış ki, elinde mal olarak bir küfe ve ipten başkası yok. “Hamal olarak yatar, ağa olarak kalkarım” diyerek koşmuş ve diri diri mezarda gecelemeye talipli olmuş.

Ertesi gün, genişçe bir mezar kazmışlar. Bir tarafına iyice kefenlenen Veli Ağa’yı bir tarafına da hamalı yatırıp mezarı kapatmışlar.

Az sonra sual melekleri çıkıp gelmiş. “İkisi de artık bize emanet” diye aralarında konuşuyorlarmış. Biri:

“Öyle de..” demiş. “Zengin olan zaten burada kalıcı, önce şu hamaldan başlayalım.”

Öteki melek bu teklifi makul görmüş ve hamalın başucuna gidip sorguya başlamışlar:

“Dünyada malın mülkün var mıydı?”

“Alay etmeyin” demiş hamal. “Sırtımdaki küfeden ve ipten başka bir şeyim hiç olmadı benim.”

“Öyleyse söyle bakalım” demiş melekler. “O küfe ile ipi hangi kazançla nasıl aldın?”

Hamal başlamış anlatmaya:

“Beş kişinin malını on kuruşa taşıdım. İkisini yedim sekizini sakladım. Ertesi gün de aynı işi yaptım. Böyle böyle para biriktirdim. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve bunları aldım.”

Melekler: “Olmadı” demişler. “Olmadı hamal efendi. Falancadan aldığın para hak ettiğinden çok azdı. Biz bunun hesabını ondan soracağız. Filancaya da çok ucuza taşımışsın, bunun da hesabını ondan soracağız”

“İyi ama” demiş hamal. “hak ettiğim parayı isteseydim, bana taşıtmazlardı ki...”

“Sen merak etme” demiş melekler. “Nasıl olsa ikisi de buraya gelecek, o zaman biz sorarız bunların hesabını.”

Ve sorguya devam etmişler: “Sen bir daha söyle bakalım. Kazandığının ne kadarını yedin, ne kadarını biriktirdin?”

“Vallahi” demiş hamal. “Genelde hep yarı yarıya... On aldıysam beş sakladım, beş yedim. İki kazandıysam, birini kenara attım.”

“Olmadı” demiş melekler. “Bu iş hiç olmadı. Sen hem kendinin hem de çoluk çocuğunun boğazından kısmışsın. Hem kendi nefsine, hem de onların nefislerine zulmetmişsin. Bu günahtır bilmez misin?”

Hamal ne cevap vereceğini düşünürken kan ter içinde kalmış. Ve bütün bir gece melekler sormuş o kıvranmış, melekler sormuş o kıvranmış.. Nihayet sabah olmuş ve mezarı açıp onu dışarıya çıkarmışlar.

Hamal bakmış, kadı efendi dâhil bütün şehir kabrin başına toplanmış. Hatta mehter takımı bile hazır bekliyor.

Kadı, mezardan kendisini dışarıya atan hamala:

“Aferin hamal efendi, kimsenin cesaret edemediği bir işi yaptın. Ama mükâfatını da göreceksin. Artık zengin bir adamsın.”

Halktan bir alkış ve ‘Yaşasın’ kopmuş. Hamal:

“İstemem! İstemem! Vallahi istemem!” diye bağırmış. “Ben, bir iple bir küfenin hesabını sabaha kadar veremedim. Onca servetin hesabını nasıl veririm. Kim isterse o alsın. Hesabını da alan versin!”

Gelin şöyle bir çevrenize bakın şimdi. Meleklerin sorularına, çevrenizden kaç kişi cevap verebilecek acaba?

Bir tarafta iple küfenin hesabını veremeyen hamal, diğer tarafta saçı bitmedik yetimin hakkını yiyenler, kestirmeden zengin olanlar… Kararı verin artık…

 

GÜNÜN SÖZÜ

Kumar oynamanın en zararsız şekli, bir bahçe küreği ve bir paket tohumla olur. (Dan Bennet)