istanbul sex shop casino siteleri istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama baker depolama
Sendikalar Sararınca
Yazarlar // 7 Ağustos 2025 Perşembe 18:04

Ragıp GÖKER

Yaklaşık 600 bin kamu işçisini kapsayan toplu iş sözleşmesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’in Genel Başkan Yardımcıları tarafından 2 Ağustos’ta imzalandı.

Sözleşmeye göre ki; sözleşmeyi imzalayan taraflardan biri olan TÜRK-İŞ, bu yıl için yoksulluk sınırını 86 bin, bir çalışanın aylık yaşama maliyetini ise 34 bin lira dolayında açıklamasına rağmen, en düşük işçi ücreti 42 bin lira olacak.

Bu da şu demek aslında, kamu işçileri bir sonraki toplu iş sözleşmesi dönemine kadar yoksulluk sınırının, hatta yaşam maliyeti için gerekli bir gelirin altında yaşamaya mahkum olacaklar.

Oysa TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, sözleşmeler imzalanmadan önce esip gürlemişti.

Hatta Hazine ve Maliye Bakanlığı önündeki protesto gösterilerinde, işçilere baretlerini bakanlık binasına doğru atmalarını bile istemişti.

Görüşmeler öncesi bu denli sert tavır takınan Ergün Atalay, Toplu İş Sözleşmesini imzalamaktan çekinmiş, imzayı yardımcısına attırmıştı.

TÜRK-İŞ Genel Başkanının pazarlık süreçlerinde değişen tavırlarına birkaç yıl önce, asgari ücretin açıklanması sırasında açık unutulan mikrofona yansıyan sözlerinde de tanık olmuştuk.

İktidar yanlısı olarak bilinen HAK-İŞ Genel Başkanı da, imza için yardımcısını görevlendirmişti.

Bakan Vedat Işıkhan da yardımcınsa imza attırsaydı, durum eşitlenecekmiş.

Bakan, işçilerin taleplerini karşılayacak ücreti vermese de, en azından imza atarken dürüst davranmış.

Bakan, kendinden bekleneni yapmış yani.

Eksiği var belki ama fazlası asla yok.

Ve fakat.

Sendikalar, maaşlarından peşin olarak kesilen ücretlerle, haklarının korunmasını bekledikleri sendikaları tarafından kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığına uğratıldılar.

Aralarında, AK Parti iktidarı döneminde işe yerleştirilenler arasında memnun olanlarda vardır ama 600 bin dolayındaki kamu işçileri arasında büyük bir bölümün, 2 Ağustos’ta imzalanan toplu iş sözleşmesinden memnun olacağını düşünmüyorum.

Seyfi Demirsoy döneminin TÜRK-İŞ’ine yetişemedim ama Halil Tunç döneminin TÜRK-İŞ’i tarafından yürütülen TİŞ sözleşmeleri sırasında yürütülen sert pazarlıklar dönemini hatırlıyorum.

Ki,
TÜRK-İŞ’i tuttuğunu koparan pazarlıkları yapmak için zorlayan Kemal Türkler döneminin DİSK’i de vardı.

Günümüzde bütün sendikalar eski gücünde değil.

Deyim yerindeyse, günümüzdeki sendikaların biraz sarardığını söylemek mümkün yani.

Günümüzde ne o eski TÜRK-İŞ var, ne de o eski DİSK.

‘’İşçiler ne olacak?’’ diye sorarsanız.

Onlar Allah’a emanet.

 

* * *


MUSTAFA DEMİR


Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, görev yaptığı 2019-2024 yılları arasındaki kararları ve uygulamaları nedeniyle çok tartışılan bir isim oldu.

Bu köşede de uygulamalarını ve kararlarını çok eleştirmiş olsak da, döneminde en çok proje geliştiren ve uygulamaya koyan bir belediye başkanı olarak anacağız kendisini.

Görev döneminin son yıllarındayken amansız hastalığa yakalandığını öğrenmiştik. İki yılı aşkın süredir mücadele ettiği illete daha fazla dayanamayarak dün Rahmeti Rahman’a kavuştuğunu öğrendik.

Gerek üç dönem Milletvekilliği, gerek Bakanlığı ve gerekse Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde eleştirilerimize muhatap olsa da, gördüğü her yerde elimizi sıkıp, hatırımızı sormayı ve yüzündeki gülümsemeyi hiç ihmal etmemişti.

Bu durum, siyasetçi-gazeteci ilişkisinin doğal akışımıdır yoksa bu durum, bizler için yazılan kader planının bir parçası mıdır bilemem ancak kendisini hep böyle olumlu tavrıyla hatırlayacağım.

Allah Rahmet eylesin, mekanı cennet olsun

NOT:

Dün bu köşede‘’Suat Binici’nin ardından’’ başlığıyla yayınlanan yazımız için arayan CHP Samsun Milletvekili Murat Çan, yazının bir bölümündeki, ‘’Haber duyulur duyulmaz başta Milletvekili Murat Çan ve il yöneticileri hastaneye gelmişler gelmesine de, bir başka partili yakınının vefatı nedeniyle taziyede bulunmak üzere hastaneden ayrılınca Rahmetlinin naaşını gasil haneye taşımak için yardım istenen kişi AK Partili Fuat Köktaş olmuş.’’ şeklindeki ifadeler için gönül kırıklığını dile getirdi.

Çan, Binici’nin vefatına dair Genel Merkezi bilgilendirmek, naaşın gasil haneye nakli için aracın temini dahil gerekli bütün adımları kendisinin attığını söyledi.
Bu konudaki eleştirimiz, CHP’deki örgütsel yapının zaafını dile getirmek amacı taşırken, kişileri hedefe koymak için kurgulanmış değildi.

Ve hatta Murat Çan’ı hedef alan bir yazı asla değildi.

Kaldı ki, yazıda vefat haberi alındığında hastaneye ilk gelenlerden birinin Murat Çan olduğu ifade edilmişti.

Murat Çan için eleştireceğimiz tek bir nokta varsa, o da, naaşın gasil haneye gidene beklememiş olması ve hastaneyi vaktinden önce terk etme durumunda kalmasıdır.