Bir sorunun çözümü ancak, sorunun temeline inmekle mümkündür.
Tıpkı bir hastalığın tedavisine başlayabilmek için doğru teşhisi koyabilmek gibi yani.
CHP, Atakum kurultayı öncesindeki mahalle delegelerinin belirlenmesi sırasında çıkan olaylara , ‘’Bir – iki kendini bilmezin taşkınlığı’’ gibi yüzeysel bir yaklaşımla bakarsa, sorunu doğru teşhis edemez.
Çözüm de bulamaz.
Ama önce niyet önemli elbette!
CHP sorunu çözmek istiyor mu?
Önce ona bakmalıyız.
Atakum’daki rezaleti incelemek üzere Samsun’a gelen CHP heyetinin Ata Sahne’deki Samsun basının bilgilendirilmesiyle ilgili toplantıda yaşananlardan anlıyoruz ki; olayı soruşturmak için gelen heyetince de, Samsun örgütünce de, durumu bir oldubittiye getirilmek isteniyor sanki.
Baksanıza CHP Samsun örgütünün, Atakum’da yaşanan rezaletin, Atakum Belediyesindeki yönetim anlayışıyla bağlantılı olup olmadığına dair sorulara bile tahammülü yok.
Bu durumda gösteriyor ki; CHP örgütü sorunu derinlemesine incelemeye niyetli değil.
Doğru teşhis konmadan, hastalığın tedavi edilemeyeceği gibi sorunun kaynağına inmeden, Atakum’da çıkan olaylar da doğru analiz edilemez.
Öyleyse sorun ne?
Kavgalı seçim, CHP’de yaşandı ama bu durumda öncelikle, sorunun aslında ülke insanımızın siyaset anlayışından kaynaklı olduğunu bilmeliyiz.
Siyaseti bir meslek olarak görüyoruz.
Ki;
Çok yanlış bir anlayıştır.
Siyaset, halka hizmet aracı olduğu için gönüllülük esasına göre yapılmalıdır.
Siyaset asla bir geçim kaynağı olarak görülmemelidir.
Siyasetçi, yaptığını hizmet olarak görmezse, seçmen de aynı bakış açısıyla konuya yaklaşır.
Beklentiler farklılaşır.
Oy, bir tehdit aracına dönüşür ki, çok tehlikeli bir durumdur.
Demem o ki;
Kavgaya CHP’de tanık olduk ama bu durum aslında ülkemiz siyasetinin genel sorunudur.
Madem kavga CHP’de patlak verdi.
CHP’deki kavga üzerinden sorunu analiz etmeye devam edelim.
Sorunun üye yapısından kaynaklı olduğunu daha önce de yazmıştım.
Aynı noktadayım.
CHP’deki üye yapısı sorunludur.
Ki;
Benzer sorun her partide var aslında.
Partilere üye olanlar dahil, şöyle şapkamızı önümüze koyup bir düşünelim.
Her on üyeden kaç üye, partisinin ideolojisini biliyor.
Üye olma nedeni ideolojisini savunduğu partisini iktidar yapmak için mi, yoksa yerel veya genel iktidarın nimetlerinden yararlanabilmek için midir?
Herkes, bu konuyu kendine sorsun önce.
Ne demişti bir şiirinde Can Yücel:
En uzak mesafe / Ne Afrika’dır, / ne Çin. / Ne Hindistan, ne seyyareler. Ne de yıldızlar, geceleri ışıldayan. / En uzak mesafe, iki kafa arasındadır, bir birini anlamayan.
Eskilerin dediği gibi, eğri oturup, doğru konuşalım, siyaseti kişisel çıkarlarımıza alet etme çabamızdan vazgeçelim.
Vazgeçmediğimiz sürece, daha çok yerde ve de farklı siyasi yapılarda benzer kargaşalara tanık olacağımızı bilmeliyiz.
Yine Atakum’daki olay üzerinden konun analizine devam edeceksek son söz şudur.
CHP, koltuk sahibi olmak ve o koltuğu korumak adına, partiyle ilişkisi olmayanların üye yapıldığı gibi bir gerçeği gözardı edip, gerek genel merkez ve gerekse il - ilçe yöneticileri, bu yapıyı düzeltmek yerine, yapıyı koltuklarını korumak adına kullanmaya devam ederlerse bırakın Samsun’u kazanmayı, elindeki tek ilçe olan Atakum’u da kaybedecektir.