Samsun ne çektiyse, yöneticilerinin ‘’Ben yaparım olur’’ anlayışından çekti.
Ki;
Bu duruma ‘’Anlayış’’ demek de yeterli değil sanırım.
Takıntı bu bence!
Yeni de değil üstelik.
Böyle bir takıntı, Kemal Vehbi Gülde de vardı.
Ki;
Allah selamet versin, bir karar verdiğinde, kararın yanlış olduğuna dair itirazlara rağmen, o kararından asla dönmezdi.
Hiç unutmam.
70’li yılların ortalarıydı.
Günaydın gazetesinin Samsun Temsilcisi Rahmetli Ferruh Çetin, Mert Irmağından kuyular marifetiyle çekilen içme suyunun kirli olduğuna dair bir haber yapmıştı.
Vehbi Bey, ‘’Kirliyse içme dercesine’’ evindeki boruları su geçmeyecek biçimde büktürerek, Ferruh Çetin’in evindeki suyu kestirmişti.
Ferruh Abi ve Melek Yenge, evlerinde iki gün boyunca susuz kalmışlardı.
Vehbi Bey, kafası esip kestirdiği suyu, iki gün sonra yine bir usta göndererek açtırmıştı.
Vehbi Bey, doğru olmadığına inansa, mahkemeye başvurur, haberi tekzip ettirebilirdi ama o tam bir derebeyi anlayışıyla bir yurttaşın en temel hakkına tecavüz etmeyi seçmişti
Kemal Vehbi Gül’ün yaptığı , ‘’Ben yaparım olur’’ anlayışının tipik bir örneğiydi.
Rahmetli Muzaffer Önder, İller Bankası Müdürüyken siyasete atılmış olması nedeniyle meslek odalarının görüşlerini almaya özen gösterirdi ama o da, valilik binası için gelen ödeneği zamanında arsa üretilemediği için geri gönderme kaygısıyla, şehrin önüne adına ‘’Valilik Binası’’ denilen ucubeyi diktirmişti.
Muzaffer Önder’den sonra Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Yusuf Ziya Yılmaz ise meslek odalarının bütün itirazlarına rağmen 20 yıl boyunca tam anlamıyla ‘’Ben yaparım olur’’ anlayışını sergilemişti.
Keza, peşi sıra göreve gelen Rahmetli Mustafa Demir de aynı biçimde yönetti Samsun’u.
Mustafa Demir bir mimardı ve Mimarlar Odası Samsun Şubesinin bir üyesiydi üstelik.
Geçen yıl Halit Doğan Büyükşehir Belediye seçildiğinde, şehirdeki birçok kişinin ortak görüşü, ‘’Samsun’da ben yaparım’’ olur anlayışının son bulacağı şeklindeydi.
Ki;
Halit Doğan, Mustafa Demir gibi bir mimar değil, avukattı ama Mimarlar Odasıyla ortak hareket edeceği izlenimi veriyordu.
Bu konudaki izlenim, Mimarlar Odası yöneticilerinin yanı sıra, bize de geçmişti ama bu izlenim, görev süresinin ilk yılı dolduğunda Halit Doğan’ın Yusuf Ziya Yılmaz ve Mustafa Demir’in dönemimin Samsun kamuoyunun büyük itirazlarına neden olan Bayraktepe, Kürtün Vadisi gibi majör konularda ‘’Kaldığımız yerden devem’’ diyebileceği anlaşıldığında karamsarlığa dönüşmüştü.
Demem o ki;
Son olarak gündeme gelen Batı Parktaki 70 dönümlük dolgu alanı projesiyle, Halit Doğan’ın da maalesef Samsun’un yöneticilerindeki ‘’Ben yaparım olur takıntısının’’ dayanılmaz cazibesine kapıldığı anlaşılıyor.
Gündeme gelen projeden, Büyükşehir Belediye Meclis Üyelerinin bile haberi yoksa budurum nasıl bir yönetim anlayışı olarak adlandırılabilir bilmiyorum.
Dereköy balıkçı barınağının Atakum sahilinde neden olduğu kıyı oyulmalarının çevreye verdiği zarar biliniyorken, 70 dönümlük dolgu alanının oluşturacağı olası tahribatları Nihat Soğuk’un ‘’Hukuki çerçevede yapılıyor’’ şeklindeki savunmasıyla açıklamaya çalışması da Samsun’da ‘’Ben yaparım olur’’ anlayışının devam ettiğine dair en güçlü kanıttır.