Samsun'da değerli bir kamu arazisi satışa çıkarılıyor.
O arazi, Meteoroloji Bölge Müdürlüğü'nün 60'lı yılların ikinci yarısından itibaren kullanmakta olduğu Atakum sahilindeki arazidir.
Kıymetlidir.
Bu nedenle başka türlü değerlendirilmelidir.
“Meteoroloji hizmeti başka bir yerde pekâlâ verilebilir” diye düşünülebilir.
Böyle düşünenlere hak veririm elbette.
Ve fakat…
Büyükşehir Belediyesinin maksadı, belediyenin borç yükünü azaltmak adına araziyi ranta kurban etmek olursa, buna itirazım olur elbette.
Ki; 9 Ekim’de yapılacak ihalede araziye 1 milyar 700 milyon lira muhammen bedel belirlenmiş.
İtiraf etmeliyim ki iyi para.
Zira daha önce arazinin yarısı 300 milyon liranın biraz üstünde bir bedelle satılmıştı.
Kalan bölüm için günümüz koşullarına göre 5 kat değer biçilmiş.
Ki; bunu hak edecek özelliktedir sahiden.
Çözüm bu mudur sahiden?
Belediyelerimizin kaynak üretme kabızlığına çare, Samsun'un varlıklarını elden çıkarmak mıdır?
Oğlumuz ve gelinimiz çalıştıkları için, eşimle birlikte üç yaşına yaklaşan torunumuzu kreşe götürüp getirmek üzere yaklaşık 20 gündür İstanbul’dayım.
Çocuklarımız Kadıköy ilçesinin Göztepe semtinde yaşıyorlar.
Zor bir şehir İstanbul.
Ama ne yalan söyleyeyim, çok güzel bir şehir.
Yahya Kemal Beyatlı boşuna “Bir taşına bütün Acem mülkü fedadır” dememiş.
Pahalı ama.
Özellikle ev ve kira fiyatları astronomik düzeyde.
Evlerin pahalı olma nedeni de toprağının değerli olmasındandır.
“Taşı toprağı altın” denir ya, sahiden de öyle.
Mesela Göztepe’de arazi çok kıymetli.
Buna rağmen her binanın kendine ait otoparkı var.
Bina yapılırken olmazsa olmaz koşul, bina sakinleri için binanın altında veya çevresinde mutlaka otopark alanı bırakılmasıdır.
Buradaki belediyeler müteahhitlere, “Veznemize cezayı öde, sonra ne yaparsan yap” demiyor yani.
Yeşil alanlar da ranta kurban edilmiyor.
Fenerbahçe sahilinden Tuzla’ya kadar sahil park alanı yapılmış.
Misafiri olduğum Göztepe’de mesela onlarca park alanı var ama Özgürlük Parkı ve 60. Yıl Parkı paha biçilemez.
Devasa iki alan…
Belediyenin aklına, “Şuraları satalım, para kazanalım” diye bir uçuk fikir gelmemiş.
Yeşil alanlar korunmuş.
Özgürlük Parkı, üç yaşına yaklaşan torunumun en sevdiği mekânlardan biri olmuş.
Her fırsatta “Özgürlük Parkı’na gidelim” diyor.
Yetişkinler için de özel bir alan bu iki park ama çocuklar için de bütün ayrıntılar düşünülmüş.
Oyun alanlarının yanı sıra, çocuklar için kütüphane bile yapılmış.
Çocuklar, orada okudukları gibi, geri getirmek koşuluyla kitapları evlerine de götürebiliyorlar.
Hafta sonu, Görkem Kantar Aksoy adlı çocuk kitapları yazarı, kurduğu Okutopya adlı çocuk kulübünün bir etkinliği olarak, satın aldığı bir ticari aracı gezici kütüphaneye dönüştürmüş, çocuklara kitap okutuyordu parkta.
Kadıköy Belediyesi, park alanında belediyeye ait kütüphane olmasına rağmen, “Gerek yok” diye düşünmemiş, Okutopya Çocuk Kulübünün etkinliğine de izin vermiş.
Ne güzel.