CHP, bugün Ankara’da başlayacak son kurultayında yeni kadrolarını seçerken, yeni parti programını da delegelerin onayına sunacak.
Yeni kadro, yeni program… Kısacası “değişim.”
Evet, CHP değişim istiyor.
Siyasal partilerde kadroların yenilenmesi beklenen bir durumdur. Çünkü siyaset halka hizmet aracıdır; zamanı geldiğinde kadroların değişmesi normaldir. Siyaset, bir meslek değildir.
Ve fakat…
Ülkemizde siyaseti meslek hâline getirenler çoğunlukta olduğu için yıllardır koltuklarını korumaya çalışan siyaset gediklilerini parti yönetimlerinde ve mecliste görmek mümkün oluyor ne yazık ki.
CHP’nin, yeni bir soluk arayışıyla kadrolarını değiştirmek istemesi normaldir.
Yadırgamamak gerekir.
Program değişikliği, süregelen siyaset anlayışının da değişeceği anlamına gelir.
İşte asıl buna “değişim” denir.
Siyasal partiler gibi büyük organizasyonlarda programların yenilenmesi her zaman sancılı süreçlerdir.
Ülkeyi kuran CHP’nin tarihinden örnek verelim:
1946’da çok partili demokrasiye geçme kararı, CHP’nin uzun süre ana muhalefette kalacağı bir dönemin kapısını açmıştır.
1965 yılında İsmet İnönü’nün “Ortanın Solu” çıkışı, Kemalist çizgideki partide eksen tartışmalarına yol açmıştır.
50’li, 60’lı ve 70’li yıllar, bütün dünyayı etkileyen Soğuk Savaş döneminin gölgesindeydi.
Bu döneme “zor yıllar” demek mümkün aslında.
Ve fakat…
Hiçbir şey aynı kalmıyor. Soğuk Savaş çok gerilerde kaldı artık. Dünya değişiyor. Haliyle seçmen profili ve seçmen talepleri de değişiyor.
Dünya değişirken partilerin değişime direnmesi imkânsız hale geliyor.
Ülkeyi kuran parti olan CHP’nin, gerçekleştirdiği devrimlere rağmen dünyada esen ve ülkemizi de etkileyen değişime direnmesi zaten beklenemezdi.
Özgür Özel liderliğindeki CHP de bugün başlayacak kurultayda “değişim” adına bir adım atarak yeni parti programını delegelerinin onayına sunuyor.
Değişim ama nasıl?
Program taslağını iki açıdan değerlendirecek olursak; çok farklı çevrelerden görüş alınarak hazırlanmış olması olumlu. Kendini demokrasinin savunucusu ve son kalesi olarak gören bir partiden zaten başka türlüsü beklenemezdi.
“Demokrasi, Yönetim ve Adalet – Kalkınma ve Ekonomi – Sosyal Devlet – Dış Politika, Güvenlik ve Dirençlilik” şeklindeki dört ana başlık altında yaklaşık 122 sayfalık yeni program taslağında ülkemizin yaşadığı bütün sorunlara değinilmiş.
Yeni program taslağıyla CHP’nin Türk seçmenine, “Türkiye’nin hangi konuda ne gibi sorun yaşadığını biliyoruz” demek istediği anlaşılıyor.
Ve fakat…
CHP “Sorunu biliyoruz” diyor ama “Bu sorunlara çözüm öneriyor mu?” diye soracak olursanız, CHP’nin bu konuda biraz ürkek davrandığını söylemek mümkün.
Mesela; tarım…
Üretici aç, çiftçi borçlu; tarlalar boşalıyor.
CHP’nin programı bu yaraya pansuman yapmayı bırakın, pansuman malzemelerinin nereden alınacağını bile söylemiyor.
“Tarımı güçlendireceğiz.”
Cümle güzel, fotoğrafta net duruyor ama altındaki yazı sanki silik.
Sosyal devlet bölümüne gelince…
Yoksullaştırılmış bir toplumun “devletin şefkatli eline” ihtiyacı olduğu bilinir ama program bu eli gösteriyor, parmaklarının hangi yöne uzandığını söylemiyor.
Çocuk yoksulluğu, emekli, işsiz genç. Hepsi var ama soyut. Sanki tabela asılmış ama dükkânın içi daha sonra doldurulacak gibi.
Dış politika…
Barış, diplomasi, bölgesel işbirliği. Kim karşı çıkar bunlara ama Türkiye’nin bugün yaşadığı dış politika sorunları temennilerle düzelmiyor maalesef.
Yine de bu kurultay bir fırsattır.
Parti, söylem ile gerçeklik arasındaki boşluğu kapatmak isterse bu program iyi bir başlangıç olabilir.
Daha önce önerdikleri emeklilere bayram ikramiyesi verilmesi gibi politikaların iktidar tarafından sahiplenilmiş olması nedeniyle CHP’nin çekingen davranmış olabileceğini düşünerek, çözüm önerilerini seçim programına saklama ihtimalini anlayışla karşılayabiliriz.
Delegelerden öneriler gelir, programa çözüm önerileri eklenir., o vakit bize de, yeni ya da CHP’lilerin tabiriyle “yenilenen” programı eleştirecek pek söz kalmaz.
