CHP hafta sonu son kurultayını yaptı. Özgür Özel de, partililer de son kurultaya‘’Değişim Kurultayı’’ adını vermişler ki; Parti Meclisine çok sayıda yeni üyenin katılmış olması da CHP’nin bu iddiasını güçlendiriyor.
CHP, iddia edildiği gibi değişebilecek mi?
Parti içinde uzun yıllardan beri süren iç çekişmeler son bulacak mı?
Ben de merak ediyorum doğrusu zira güçlü muhalefetin olmadığı ülkelerde güçlü iktidarların da olamayacağı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle ülkemde muhalefetin de iktidarın da güçlü olmasını ister ve dilerim.
İki gün üst üste bu köşede kurultaydaki PM seçimi üzerinden CHP’nin parti içi demokrasi anlayışını eleştiriyorum.
Dünkü, ‘’CHP’de sandık var ama seçim var mı’’ başlıklı dünkü yazımızda da bu konuya değinmiştim hatırlarsanız ki; yazı daha çok CHP’nin Samsun’daki seçimlerine dair tespitleri içeriyordu.
Eleştiri hakkımı saklı tutarak, Özgür Özel’i, süre gelen yargı süreçleri nedeniyle partisinin zor günlerinde, haftada iki gün 70 dolayında miting yaparak kitlesini diri tutma başarısı nedeniyle çok başarılı bulduğumu belirtmek isterim ve Kurultay konuşmasındaki ‘’Muhalefette son kurultayımız’’ sözleri üzerinden olası bir CHP iktidarından beklentilerimi dile getirmek isterim.
Bir yurttaş olarak CHP iktidarından ilk beklentim adil bir yönetim şeklini kurmalarıdır. Bir yurttaşın ülkesinden ilk ve en önemli beklentisi ülkesinin ve yurttaşlarının güvenliğini sağlamasıdır. Can ve mal güvenliği en önemli konudur yani.
Ülkemizde insanlar, 80’li ve90’lı yıllarda olduğu gibi can güvenliği konusunda önemli bir sorun yaşamıyorlar ancak, hukuk konusunda sorunlarımızın olduğunu da inkar edemez bir gerçektir. Her fırsatta ‘’Hak-Hukuk- Adalet’’ diyorlar madem, bu nedenle olası bir CHP iktidarının her konuda adil bir yönetim sergilemesini beklerim.
CHP iktidarından emeğe saygı göstermesini de beklerim ki; CHP’liler, yine her fırsatta ‘’Emek en yüce değerdir’’ şeklindeki sözü dillerinden düşürmüyorlar madem çalışanlar alın terinin karşılığını almalılar.
Keza olası bir CHP iktidarında emekliler de, açlık sınırının altında bir gelirle yaşama mahkum edilmemeli.
Şu gerçeği unutmayalım:
Emeğin karşılığı, lütuf değil, bir haktır.
CHP’lilerin 50 yıl önce dağa taşa yazdıkları ‘’Ne ezilen, ne ezen. İnsanca-hakça bir düzeni’’ sözünü tam anlamıyla hayata geçirmelidir.
İnönü’nün ve dahi Ecevit’in gerçekleştiremediği toprak reformunu yapmalı, suyu kullanana, toprağı işleyene vermelidir.
‘’Enflasyon’’ denilen canavar yenilmeli, pahalılık son bulmalı. Refahı yükseltmeli, büyüme gerçekleştirmeli. Zira yurttaşların refahını artırmadan ekonomik büyümeyi sağlamak da mümkün değildir. Yani herkes milli gelirden payına düşeni hakça alabilmelidir.
Kısaca CHP demokratik bir yönetim oluşturmalıdır.
* * *
Peki CHP nasıl iktidar olur?
Özgür Özel, Nefes gazetesinden Deniz Zeyrek’e verdiği röportajda, ‘’Siyaset tarihinin en kalabalık kampanyasını yapacağız’’’ demiş.
Özel, partisinin iktidar programını da 8 Aralık’ta açıklayacaklarını belirterek, 8 ana başlık altında topladıkları vaatlerini de 2 milyon dolayında üyeleri aracılığıyla halka anlatacaklarını söylemiş.
Özel için mitingler başladığında partisini, Genel Merkez binasından çıkararak sokağa taşıdığı iddia edilmişti. ‘’Programımızı 2 milyon kişiyle anlatacağız’’ demesi de bunu doğrar nitelikte ancak, 2 milyon üyenin ne kadarı aktif olacak o da ayrı bir soru işareti gibi duruyor ya neyse!
Samsun İl Başkanı Mehmet Özdağ da, ‘’CHP’nin iktidar yürüyüşü başladı’’ şeklindeki açıklamalarıyla iddialı olduklarını dile getirmiş.
Mümkün mü?
31 Mart yerel seçimlerinden zaferle çıkan CHP’nin, genelde de iktidar olması mümkün elbette ama CHP’nin İl Başkanı’nın, 31 Mart seçimlerinde ki Samsun sonucundan gerekli dersi almış olacağını umuyorum.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, parti binasından yönetilen seçimin kazanılamayacağını anlayan en iyi örnek olarak ortadadır zaten.
Kimin sözüdür bilmiyorum ama Rahmetli Şefim İsmail Başaran yazılarında ‘’Seçimin kazananı, sandığa atılan oylar değil, sandıktan çıkan oylar belirler’’ şeklinde bir sözü sıklıkla kullanırdı.
CHP seçim kazanmak istiyorsa, sandıklara, dolayısıyla oylarına sahip çıkmak adına iyi organize olmak zorundadır. 31 Mart akşamı yaşanan örnekte olduğu gibi gerek milletvekili adayı ve gerekse belediye başkan adaylarından biri, partisi için sandık görevlisi olarak gösterilen birini aradığında ‘’Beni CHP adına kim sandık görevlisi yazdı ki, ben AK Parti’liyim’’ diye bir ifadeyle karşılaşmamalı yani.
CHP seçim kazanmak için sandıklara sahip çıkmanın yanı sıra, halka kendisini de doğru şekilde anlatabilmelidir.
Can Yücel bir şiirinde nasıl söylemişti hatırlayalım:
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.
Sözün özü:
CHP, kendini anlatamazsa sandıklara sahip çıkmak da tek başına çare olmayacaktır.
