Türkiye’de günlerdir bir peşmerge lafıyla yatıp kalkıyoruz.
Aslında benim pek de umurumda değil ya…
Çünkü ne olduklarını bildiğimden sevmem kendilerini…
Ancak bilmeyenler ve de bildiklerini unutanlar için şu peşmergenin ne olduğunu bir hatırlatayım dedim.
“Peşmerge nedir?
Peşmergenin, kelime anlamı savaşçı veya fedaidir.
Pêş, Kürtçede Önce; merg ise ölüm anlamına gelir.
Peşmerge, ölümün önünde gidenler, ölümüne anlamındadır.
Kısaca silahlı Kürt güçlerine verilen isimdir.
1920'lerde Kuzey Irak'ta Özgür Kürdistan hedefine ulaşmak için ilk kez tarih sayfasında ortaya çıkmış bağımsızlıkçı Kürt hareketinin silahlı bir birimidir.
2005 yılında ABD destekli tekrar faaliyete geçen birim, Kürdistan Ordusu olarak resmiyet kazandırılmaya çalışılmıştır.
2003 Irak İşgalinde ABD ile birlikte koalisyon güçlerine eşlik etmiştir.”
Sizin anlayacağınız Osmanlının akıncıları gibidir.
Osmanlı ordusundaki önde giden askeri birlik gibidir.
Giderler, yıkarlar, vururlar, ordunun gidişi öncesinde moralleri bozarlar, direnişi kırarlardı.
Hatırlıyor musunuz; Bir sınır kapısında silahlı güçleri nasıl karşılamıştı benim ülkemin yöneticileri…
İşte o günden bu yana nasıl da alıştırdılar bizi değil mi?
Peşmergenin “Ne iyi insanlar” olduğuna alıştırdılar bizi.
Ülkemin sınırları içinde bir başka silahlı gücün geçişine izin verdik işte tezkereyle…
Helal olsun, bu tezkereye “Evet” diyenlere.
Seçim geliyor, çıkacaklar vatandaşın huzuruna.
AK Parti’liler neyse de hele o Devlet Bahçeli!
O da çıkacak ve oy isteyecek ya…
Öğrendiniz mi peşmerge nedir…
Neden geçişlerine izin verdik, öğrendiniz mi?
Kobani’nin düşmesini engellemek içinmiş.
ABD’nin umurunda mı dersiniz o Kobani’deki Kürtler?
Onlar Kürdistan’ın kuruluşunun tamamlanmasını istiyorlar.
Onlar, Kobani’deki Kürt birimlerin kendi emellerine uygun hareket ettiklerini biliyorlar ve öyle hareket ettiriyorlar.
Kobani elden gitmesin diye de peşmergeleri ağır silahlarla oraya gönderiyorlar.
Gönderin gitsin.
Verin gitsin.
Nasıl olsa sizin değil, verin, verin…
YILMAZ HOCAOĞLU NEREYE ADAY?
AK Parti’nin Canik İlçe Başkanlığı’na adaylığını koymayacağını açıklayan Yılmaz Hocaoğlu ile ayaküstü konuştum.
Acele acele bir yerlere giden iki insan sokakta rastlayınca ne kadar konuşursa o kadar konuştum.
“Aday değilmişsin..” dediğimde;
“Adayım” dedi.
“Nereye adaysın, hani aday olmayacağını açıklamıştın..”
“AK Parti’nin Canik İlçe Başkanlığına aday olmadığımı açıklamıştım…”
“Eeeee..”
“AK Parti’de Canik İlçe Başkanlığı’nın dışında her seçimde adayım, bu kadar ilçe başkanlığı yeter…”
Ve ayrıldık, her ikimiz de yolumuza gittik.
Hocaoğlu ne demek istemişti diye düşündüm giderken.
-İl Başkanlığına mı adaydı?
-Milletvekilliğine mi adaydı?
-Başbakanlığa mı adaydı?
-Cumhurbaşkanlığına mı adaydı?
Bir karar veremedim önce.
Sonra düşündüm ki önümüzde iki seçim var.
Birincisi AK Parti İl Başkanlığı…
İkincisi Milletvekilliği…
Baro seçimlerinde aday olmadığına göre…
Haliyle ilkokulda sınıf başkanlığına da aday olacak yaşı geçtiğine göre…
Geriye iki adaylık kalıyor.
1-AK Parti İl Başkanlığı…
2-AK Parti’den milletvekilliği adaylığı…
Nasıl anladım değil mi?
GÜNÜN SÖZÜ
Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür...