Yazının manşeti biraz sert oldu biliyorum ama bu manşetin bile isteye atıldığını da söylemek isterim. Zira devleti kuran parti olmasının yanı sıra CHP, ülkeyi çok partili demokrasiye geçirerek kendi tek parti iktidarını devretmiş bir parti olarak, birçok kişi tarafından demokrasimizin kalesi olarak görülen bir siyasi oluşumdur.
Bu nedenle Seçimleri de bunu göstermekten öte gerçekten bir seçim yapmak durumunda olmalıdır.
Diyebilirsiniz ki;
‘’Vur abalıya misali CHP’yi eleştirmek kolay. AK Parti’yi ve MHP’yi de eleştirsene.’’
Görece haklısınız elbette ancak, gerek AK Parti ve gerekse MHP’nin, CHP’nin iddia ettiği gibi ‘’Demokrasinin kalesi’’ olmak gibi bir iddiası yok.
Oralarda
‘Lider Demokrasisi’ var ve bundan da rahatsız değiller.
Ne demek istiyorum;
Samsun’dan örnek vereyim. CHP Samsun İl Başkanı Mehmet Özdağ, ikinci kez aday oldu ve seçildi biliyorsunuz.
Ve fakat.
31 Mart sonrasında 19 Mayıs kutlamaları sonrasında Samsun’a gelen Genel Başkan Özgür Özel’in, seçim sonuçlarından il Başkanı Mehmet Özdağ’ı sorumlu tutan konuşmasına rağmen Mehmet Özdağ, yeniden il başkanı seçilebildi.
CHP’de böyle bir sonuç çıkarken, AK Parti ve MHP’de, liderin, seçim başarısızlığında doğrudan sorumlu tuttuğu il başkanı yeniden o makama seçilebilir miydi?
Bırakınız yeniden seçilmeyi, o il başkanı yeniden aday olabilir miydi?
Sanmam.
Sanırım delege listelerine bile yazılamazdı.
Mehmet Özdağ örneğinden yola çıkarak şunu söyleyebiliyoruz:
‘
’CHP’de lidere rağmen bile seçilebiliyorsunuz’’CHP’yi diğerlerinden ayıran önemli fark da budur:
Öyleyse neyi eleştiriyoruz:
Bunu iki nedenden ötürü yapıyoruz ki; bunun nedenlerinden biri ve en önemlisi sağlıksız üye yapısıdır ve bu yapının biliniyor olmasına rağmen seçimlerin delegeler eliyle yapılmasıdır.
CHP’de seçimin sakatlığı mahalle seçimlerinde başlıyor aslında akraba i talakatını partiye üye yazdırmayı başaranların listeye yazdıklarının dışında hiç kimsenin delege listelerine yazılma şansı bulunmuyor.
Parti’ye üye yazmak iyi bir şey elbette ama o üye yazılanlar gerçekten partili oldukları sürece elbette!
* * *
CHP’nin Parti Meclisi listesi açıklandı.
Samsun’a ayrılan kontenjan (!) bir kişi.
Şimdi, salondaki o coşkulu alkışa, o büyük demokrasi şölenine bakınca insanın içi ısınıyor.
Ama listeye bakınca…
E, insan ister istemez soruyor:
Bu partide gerçekten seçim mi yapılıyor, yoksa sadece sandık mı kuruluyor?
Kurultay salonunun dışına çıkıp şöyle derin bir nefes alın.
Bu partinin PM’si, MYK’sı, delegesi nasıl oluşuyor?
Sistemin bütün dişlilerini üst üste koyduğunuzda ortaya öyle bir tablo çıkıyor ki, sandık sanki sadece “gelenek bozulmasın” diye orada duruyor.
Bir kere, anahtar liste dediğiniz şey neredeyse atama niteliğinde.
Seçim değil, güven tazeleme.
Rekabet değil, onay mekanizması.
* * *
Gelelim delege düzenine…
CHP’de delege, il ve ilçe örgütlerinin doğal uzantısıdır.
Bağımsız bir irade gibi görünür, ama fiiliyatta örgüte bağlıdır.
Bir delegenin, Genel Başkan’ın listesini delmesi; il başkanının da buna sessiz kalması…
Bunlar siyasetin romantik masallarında olur.
Gerçekte olan şudur:
Delege kendi geleceğini düşünür, parti demokrasisini değil.
Bu düzen içinde bağımsız aday çıkarmak mümkün müdür?
Teoride evet.
Pratikte?
Hayır.
* * *
Şimdi gelelim Samsun meselesine…
Parti Meclisi gibi, ülkenin stratejik aklını oluşturması beklenen bir organda Samsun’un tek kişiyle temsil edilmesi,
“temsiliyet dengesi” adına zayıf bir fotoğraf veriyor.
Bir Karadeniz şehri olarak Samsun, sadece oy hesabıyla değil, siyasal enerjisiyle, kent ağırlığıyla, toplumsal hareketliliğiyle hesaba katılması gereken bir şehir.
Ama listeye bakıyorsunuz…
Samsun, CHP’nin yeni vitrininin kenarına iliştirilmiş bir hatıra fotoğrafı gibi.
Eğer demokrasi, temsiliyet ve yarış demekse, bu listede bu ilkelerin fazla karşılığı yok maalesef.
CHP, kurultay salonuna sandığı koymuş koymasına ama seçme özgürlüğünü salona sokmayı uzun süredir bir türlü başaramıyor.Sandık var, seçim yok.Liste var, alternatif yok.Alkış var, yarış yok.Sonra parti, “neden yerelde güçlenemiyoruz?” diye soruluyor.Demokrasinin olmadığı yerde siyaset, sadece bir ritüele dönüşür.CHP kurultaylarının yıllardır en büyük sorunu budur.Ve maalesef, Samsun bu ritüelin en kenarda bırakılan şehridir.Samsun’un kaderi, listede kaç kişiyle temsil edildiğinde değil, gerçekten temsil edilip edilmediğinde belli olur.Şimdilik, temsil edilen bir irade değil; sadece adı geçiyor.* * *Bir parti liderinin yakın çalışma çevresini oluşturmak için partisine ve dolayısıyla ülkeye katkı sunma koşuluyla belli oranda kontenjan kullanıyor olmasını eleştirmem elbette. Hatta doğru bile bulabilirim ama adına ‘’anahtar liste’’ denilen listeye PM’de görev alacakların tamamının yazılması, ortaya sandık konulmuş olsa bile bu yapılana seçim denilemez.Mesele Nazan Güneysu, Genel Başkan’ın himayesi olmadan, yani anahtar listeye adı yazılmadan PM’ye seçilmiş olsa, kendisini en çok ben alkışlardımİşte CHP’nin PM seçimlerinin gerçeği budur:Sandığın gölgesinde yapılan, ama sandığın ruhundan uzak bir “seçim”.Değişim, listesiz olmaz.Demokrasi ise alternatifsiz hiç olmaz