Orduları terhis edilmiş.
Kaleleri zapt edilmiş.
Limanlarına girilmiş.
Kısaca yenilmişiz.
Aslında yok olmuşuz yani.
Namık Kemal’in o efsanevi ‘Vatan yahut Silistre’ şiirindeki gibi, Vatan ‘bahtı kara maderini kurtaracak’ bir kahraman arıyordu.
İstanbul Boğazına demirlemiş düşman gemilerini gördüğünde ‘’Geldikleri gibi giderler’’ demişti.
Henüz bilinmiyordu ama o bizim kurtarıcımız olacaktı.
Mustafa Kemal’di o büyük kahraman.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığına kurtuluşa giden yolu açmıştı.
O gün yakılan kurtuluş meşalesi, büyük bir ateşe dönüştüğünde, Hasan Tahsin’in ilk kurşunu attığı İzmir’de düşman denize döküldüğünde, son kurşunu da sıkmıştık.
Ve fakat.
9 Eylül 1920’de düşmanı denize dökmekle bitmedi her şey.
Yurdumuza karşı kötü emeller besleyenler, 1919’dan önce de vardı, 1920’den sonra da oldu.
Görüyoruz ki bugün de hala çok sayıda düşmanımız var.
Günümüzde bir ülkenin işgal altında olmasını anlamak için kalelerinin zapt edilmiş, limanlarına girilmiş olması bir başına yeterli değil aslında.
Ulu Önder’in Cumhuriyetimizi koruma ve kollama görevi verdiği gençlerimizin daima uyanık olması gerekiyor.
Türk Genci, muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur unutma…