Cuma günü yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Samsun halkı tarafından ''Kirazlık'' olarak bilinen Asarağaç köyü (Mahallesi) sınırları içinde bazı alanlar riskli bölge ilan edildi.
Riskli alan ilan edilen bölge, Kirazlık köprüsü ile, Bayraktepe’ye çıkılan yolun başlangıcı sayılan dere yatağı arasında kalan alanın Samsun-Ordu Karayolunun üst kısmında kalan bölümü kapsıyor.
Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, Bayraktepe ile yol kenarındaki kayalık alanları kapsayan alanlardaki yapıların riskli olduğu karara bağlanmış oldu.
Şimdi ne olacak?
Cumhurbaşkanlığınca 23 Mayıs Cuma günü Resmi gazetede 9875 sayı numarasıyla yayınlanan karara göre, Tekkeköy İlçesi Asarağaç Mahallesi sınırları içinde riskli alan ilan edilen bölgedeki yapılar, 6306 sayılı Afet Riski Alındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanunun 2. Maddesi kapsamına alınmış oldu.
Bu da şu anlama geliyor:
Kentsel dönüşümlerde riskli yapılar nasıl dönüştürülüyorsa, Kirazlık'ta riskli alan sınırları içindeki yapılar da öyle dönüştürülecek.
Riskli yapıları dönüştürecek olan kurum yani Büyükşehir Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı Mustafa Demir'in yanı sıra, Şükrü Soğancı, Şakir Özön gibi bin 300 metrelik alan içersindeki yapı sahipleriyle oturup bir anlaşmaya varacak.
Riskli alanlardaki yapı sahiplerine yeni yerler önerilerek, mevcut yapıların yıkılması süreci başlatılacak.
Kara uygulanırsa elbette.
Burası Türkiye.
Akşamdan sabah, kararların değiştiği ülkemizde, bu kararın gereği olacak uygulamalar da askıya alınırsa buna da şaşırmayacağımı peşinen söylemiş olayım.
Ayrıca şunu da söylemek isterim:
Oradaki yapıların yıkılmasını öngören kararı da sevinçle karşılamış değilim aslında.
Bu karara dair sevindiğim tek husus, Bayraktepe'nin kurtulacak olmasıdır.
Orada artık, birilerinin hayalini kurduğu lüks villalar yapılamayacak, villaları yapmak için Asarağaç mahallesinin, dolayısıyla Bayraktepe'nin doğal yapısı bozulamayacak.
OLUŞACAK ZARARIN VEBALİ
H: HALK gazetesi, O AVM içersindeki akaryakıt istasyonun araç yıkama bölümünde baba ve kızlarının ölümüyle sonuçlanan heyelan sonrası manşete taşıdığı haberlerin birinde ''HEYELANIN DİBİNE İMAR NASIL OLUR'' manşetini atmıştı.
Bölge, riskli Alan ilan edilen Cumhurbaşkanlığı kararnamesi sonrası bir kez daha anladık ki; heyelanlı bölgede imar olmazmış.
Gazetede dünkü haberinde böyle demiş zaten.
Heyelanlı bölgede imar izni, Samsun'da alışılagelmiş ''Ben yaparım olur'' anlayışının bir üründür elbette.
Riskli alanlardaki dönüşümü Büyükşehir yapacağı için bu konuda oluşacak mali yükü Samsun halkı olarak, hiç hoşnut olmasak da, biz üsteneceğiz elbette.
Ve fakat.
Yapıları yıkılacağı için kendilerine gösterilecek başka bir bölgede yeni işyerleri kuracak olan yapı sahiplerinin zarar ve ziyanına dair vebali kim üstlenecek?
Ben bu soruları yöneltmiş olayım ama bir cevap de beklemiyorum.
Bu ülkede yapanın yanına kar kalıyor bazı şeyler.
Bu mevzuda da akıbet, korkarım yine böyle olacak.
Hiç umudum yok ama umarım değişir baaazı şeyler…!