istanbul sex shop casino siteleri istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama baker depolama
Barışı İstemek İyi de
Yazarlar // 16 Temmuz 2025 Çarşamba 08:59

Ragıp GÖKER

Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak ancak barışı sağlamakla mümkündür, bu yalın gerçeği herkes biliyor olmalı.
Bu nedenle, bu satıların yazarı gibi ülkemizde yaşayan büyük çoğunluk barış olmasını istiyor.
Ve fakat.
Barış, gönülden ve ön koşulsuz olduğu sürece değerlidir.
Taraflar arasında, kendi lehine kazanım elde etmek isteyenler olacaktır.
Biz devletin tarafındayız elbette.
Kavgayı çıkaran devletimiz olmadığı için de, barış isteğinin gönülden ve ön koşulsuz olması beklenir.
Devlet, vatandaşlarını korur, kollar ve kucaklar zaten öyle değil mi?
Terörsüz Türkiye açılımı, barış için atılan ikinci adım oldu.
İlki, Habur'da kurulan Çadır Mahkemeleri rezaleti sonrası başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Terörsüz Türkiye, açılımın ikinci perdesi olmuştu.
Teröristbaşının, terör örgütüne dönük ''Örgütü feshedin'' çağrısını içeren mektubu sonrasında, çağrı kabul görüp, örgütün feshiyle sonuçlanan süreçte, Cuma günü Kandil eteklerindeki bir mağaranın önünde 30 kadar silahın yakılma görüntüleriyle, silah bırakma noktasına gelindi.
Yıllar sonra topraklarımıza barışın geleceği umudu hepimizi sardı.
Bu topraklarda barış içinde yaşamayı kim istemez.
Ve fakat.
Bir taraftan barış ortamı sağlanacak diye sevinirken, bir taraftan da, sonrasında neler yaşanacağını bilemediğimiz için de, ''Şimdi ne olacak?'' sorusu da zihnimizi kurcalamaya başladı.
Büyük çoğunluğun barışa hazır olduğu belli ancak, ''Kim için ve ne için barışılıyor?'' diye soranlar da var elbette.
30 yıl kadar önce hayatının baharındaki kardeşini şehit veren arkadaşım Ayhan Hamlı'nın Kent Haber'deki, ''Şehit aileleri olarak sırtımızdan hançerlendik'' başlıklı yazısından anlaşılacağı üzere özellikle şehit ve gazi yakınları, silah yakma görüntüleriyle gelinen süreçten memnun olmadıkları, hatta o görüntülerden incindikleri anlaşılıyor.
Kimi muhalefet partilerinin de desteği alınmış değil henüz.
Barış için toplumsal mutabakat oluşmamış yani.
Barış ortamın, ülkemizin demokratikleşme sürecine de katkı yapacağını ummuş ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumartesi günkü konuşmasına umut bağlamıştık.
Ve fakat.
Konuşma, içerideki dinamikleri tahkim etmekten uzaktı ve hatta içerideki tartışmaları daha da uzatacak özellikler taşıyordu.
Terörüz Türkiye açılımı, AK Parti'nin söylemiyle ''Sivil Anayasa'' yapmanın ilk adımıysa ki; öyle gibi de görünüyor.
Anayasamız, darbe döneminin ürünüdür ama ilk dört maddesi hariç, büyük bölümü değiştirilmişti.
61 Anayasası da darbe dönemi ürünüydü ancak, o Anayasa, ülkemizin gördüğü en demokratik Anayasa idi.
Bu nedenle yeni bir Anayasa yapacaksak bu Anayasaya ''Sivil Anayasa'' demek yerine, ''Demokratik Anayasa'' demek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Önce bu dili düzeltmeyiz yani.
Toplumun bir bölümünde yeni anaysa yapma talebinin, Cumhurbaşkanı'nın yeniden seçilebilmesinin önünü açmak için yapılmak istendiğine dair bir algı oluşmuş durumda.
Terörsüz Türkiye açılımının da, DEM Parti ile yürütülen barış sürecinin de, yeni Anayasa için DEM Parti’nin desteğini almak için yapıldığına inananların sayısı çok fazla.
Cumhurbaşkanı Erdoğan süreci AK Parti, MHP ve DEM Parti ile birlikte yürüteceklerini söylemsi,  ''DEM Parti' Cumhur ittifakına mı katıldı?'' sorusunu sordurdu ancak, DEM'den gelen, ittifakın barış süreciyle sınırlı olduğun dair açıklamalar,  Dem'in yeni Anayasa sürecinde desteğinin ne olacağı sorusunu da zihinlere yerleştirdi.
Silahların susmuş olması ve barış umudunun güçleniyor olması elbette çoğumuzu sevindirmiştir.
Ve fakat.
Süreç birçok soruyu da beraberinde getirmiştir.
Nedir bu sorular?
Barış için ne talep ediliyor?
Mesela İmralı canisinin bundan sonraki yaşamı için ne planlanıyor?
Silahlar yakıldı, iyi de o silahları kullananlar ne olacak?
PKK feshedildi ama PKK'nın, Suriye ve İran'daki uzantıları ne olacak?
İlerideki süreçte Suriye'nin kuzeyinde yeni bir yapıyla karşılaşırsak, terör örgütüyle barışmışken buradaki tutumuz ne olacak?
Deli sorular.
Bu soruların cevapları alınabilmiş değil henüz.
Barışa gönülden ''Evet'' elbette.
Ve fakat.
Zihnimde cevabını bir türlü bulamadığım şu deli sorular var ya. Onlarla nasıl baş edeceğimi henüz bulabilmiş değilim.