Türlü sorunları yaşadığımız 2025 yılını yarın uğurlayacağız.
Perşembe günü yeni bir yıla uyanacağız yani.
Yeni yıl;
yeni umut demek.
Yeni yıldan beklentilerimiz var elbette.
Öncelikle yeni yıldan herkes için sağlık diliyorum. Sağlıklı değilsek, yeni yılda yeni yaş alsak da hiçbir şeyin önemi olmaz zira.
İnsanlık için barış dileğimi de eklemeliyim ki; barış, en çok da coğrafyamız için gerekli, biliyorsunuz.
Ülkemizin 40 yıl süren terör belasından kurtulup barış içinde yaşayabileceğimiz günlere kavuşmayı kim istemez?
Ama barış yapacağız diye de ülkemizin bölünmez bütünlüğünden ödün vermemiz beklenmemeli.
“Ulus devlet” kavramının kırmızıçizgimiz olduğu unutulmamalı yani.
Özellikle de evlatlarını hayatlarının baharında toprağa veren şehit analarının gözyaşlarını ve onların bu konudaki hassasiyetlerini unutmayacağız elbette.
TBMM’de “Barış ve Kardeşlik Komisyonu” tarafından sürdürülen sürecin hassasiyetinin bilincinde olarak; Anayasamızın 54. maddesinde yer alan
“Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” hükmü doğrultusunda, kendisini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gören herkesin barış içinde, kardeşçe yaşamasını kim istemez?
Kısaca, ülkemin yeni yılda ve gelecek yıllarda huzur içinde yaşamasına dair dileğimi yinelemek isterim. Yeni yılda refahın artmasını da beklerim elbette.
Enflasyon altında ezilmeyelim artık.
Enflasyon artışı, gıpta ile baktığımız gelişmiş ülkelerdeki gibi tek haneli rakamlara indirilsin. Ülkem, enflasyonun yıllık bazda yüzde 5’i geçmediği bir ülke olsun ama lafta değil, özde böyle olsun. Veriler ve dolayısıyla rakamlar doğru açıklansın; TÜİK gibi bir kamu kuruluşunun verileri tartışılır olmaktan çıksın artık.
Yeni yılla birlikte ülkemin, asgari ücretin “ortalama ücret” olmak gibi bir utançtan bir an önce kurtulmasını beklemek de bir başka dileğimdir.
Çalışanlar, emekliler ve dul-yetim aylıkları insanca, hakça bir şekilde yeniden düzenlensin.
Millî gelir, yurttaşlar arasında adil biçimde paylaşılsın.
Herkesin başını sokabileceği sıcak bir yuvası, hatta bir arabası olsun.
Bol sıfırlı rakamlar nedeniyle çalışanların maaşlarından artırarak ev sahibi olabilme umudu her geçen gün biraz daha zorlaşıyor, hatta imkânsız hâle geliyor.
Sürekli artan ÖTV oranları, çalışanların yanı sıra tüm dar ve sabit gelirlilerin otomobil sahibi olmasını da zorlaştırıyor.
Mesela bir Çinli, yenilenen Toyota Corolla marka bir otomobili 608 bin 877 lira ile 719 bin 892 lira arasında değişen bedellerle alabilirken; bir Türk vatandaşı ise, yenilenen versiyon henüz ülkemizde satışa sunulmamış olsa da, aynı markanın mevcut baz modeli ile en donanımlı versiyonunu 2 milyon 308 bin lira ile 2 milyon 450 bin lira arasında değişen fiyatlarla satın alabiliyor.
Vergiler nedeniyle biz, bir otomobile bir Çinliden en az üç kat daha fazla para ödüyoruz yani.
Ehliyet yenileme ücretleri bile yeni ehliyetlerin verilmeye başlandığı 2016 yılından 2025 yılına kadar geçen dokuz yılda 15 liradan 1.760 liraya çıkarak yaklaşık 118 kat artmışken, aynı sürede emekli maaşındaki artış 15 katla sınırlı kalmış.
Ehliyet yenilemede olduğu gibi değerli kâğıt ve harçlardaki artışlar, Vergi Usul Kanunu’na dayalı olarak yeniden değerleme oranlarıyla yapılıyor.
Ki yeni yılda yeniden değerleme oranının ne olacağını da aralık ayı enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından öğreneceğiz.
Ve fakat.
Vergi Usul Kanunu’na göre dokuz yılda yüzde 118 kat artan ehliyet yenileme ücretlerindeki hassasiyeti gösteren maliyemiz, maaş artışlarında aynı duyarlılığı sergilememiş.
Mesela bir emekli olarak; 2016 yılı mart ayında 15 lira ödeyerek yenilediğim ehliyetimi aldığım dönemde maaşım 1.705 liraydı. Aynı ehliyeti yenilemem için 2025 Aralık ayında benden yüzde 118 artışla 1.760 lira istenirken, maaşım ise yalnızca 15 kat artarak 25.278 lirada kalmış.
Sevgili maliyemiz, emekli maaşımı da tıpkı vergi ve harçlarda yaptığı gibi yeniden değerleme oranına göre güncellemiş olsaydı; maaşım bu ay 25.278 lira değil, 201.190 lira olacaktı.
Bir emekli olarak elbette 201 bin 190 liralık bir maaş beklemiyorum.
Ancak maaşımın, 2003 yılında olduğu gibi asgari ücretin 2,1 katı oranında korunarak artırılmasını beklerdim.
Demem o ki:
Devletimin maliyesinden yeni yılda vergi alırken takındığı “şahin” tavrı, çok kazanandan çok, az kazanandan az alacak şekilde sürdürmesini; maaş düzenlemeleri yapılırken sergilenen “güvercin” tavrından da bir an önce vazgeçilmesini dilerim.
İyi yıllar Türkiye..
