Samsun’da Terme sahilinde yeni bir kadınlar plajı açılacakmış.
Hayırlı olsun.
Bu cümleyi özellikle böyle kuruyorum.
Çünkü mesele, kadınlar plajı açılması ya da karma plajların kapatılması meselesi değil.
Mesele, bu şehrin neyi kaybederek büyüdüğü, neyi feda ederek kalabalıklaştığı meselesidir.
Bundan tam 10 yıl önce, 2015 Ağustos’unda, İlkadım’daki Fener Plajı karma plaj olmaktan çıkarılıp, kadınlar plajına dönüştürülmüştü.
Oysa Fener Plajı, Cumhuriyet öncesinde İstanbul ve Selanik’ten sonra Osmanlı topraklarındaki ‘’Deniz Hamamı’’ adıyla bilinen sayılı karma plajlardan birinin tarihsel mirasını taşıyordu.
Terme’de ‘Kadınlar Plajı’ açma kararı, muhafazakar kesim için bir ihtiyacı giderme amacıyla alındığı anlaşılıyor, Terme kararını eleştirmen ancak, Fener Plajı’nı, karma plaj olmaktan çıkarıp, sadece kadınların kullanabileceği bir plaja dönüştürme kararının tamamen siyasi saikle (güdü) alındığı da aşikar.
Zira denize giren kadınları Samsunlu erkeklerin şehevi gözlerinden koruyacağına inananlar, plajın yanı başındaki (bitişiğinde) çok katlı ve çok yıldızlı otelin çoğu yabancılardan oluşan erkek müşterilerini hesaba katmadıkları da anlaşılıyor..
Son yıllarda sıradanlaştırılmaya çalışılsa da Samsun geçmişinden gelen genetik mirası nedeniyle sıradan bir şehir değildi.
Samsun, deniz hamamlarının kadınlı erkekli kullanıldığı, bin kişilik tiyatro ve sinema salonlarının bulunduğu, 1950’li yıllara kadar 14 ülkenin konsolosluğunu ağırlayan bir liman kentiydi.
Tenis kortlarında kadınlar ve erkekler birlikte maç yapar, tiyatro salonlarında perde hiç eksik olmazdı, sinemalar mahalle kültürünün bir parçasıydı.
Samsun korkarım, geçmişinden gelen bu genetik mirasını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bu bir suçlama değil, bir tespittir.
Bugün Samsun’un yaklaşık 30 kilometrelik ince kumlu sahilleri hâlâ karma plaj olarak hizmet veriyor.
Bu plajlar yalnızca Samsunlulara değil; Amasya’dan, Tokat’tan, Çorum’dan gelen misafirlere de açık.
Yani mesele plaj değil.
Asıl mesele, kapanan sinema salonlarıdır.
Perdesini indiren tiyatrolardır.
50 yıl öncesine kadar Oda Tiyatrosu bulunan Anadolu’daki ender şehirlerden biri olan Samsun’da, bugün tiyatro deyince parmakla sayılacak mekânlar kalmıştır.
Cem Kaynar ve Düşevi Oyuncuları direniyor.
Artan maliyetlere, azalan desteklere rağmen her sezon en az iki oyun sahneye koyuyorlar.
Üstelik yalnızca sahnelemekle yetinmiyor, gençleri tiyatroya kazandırmak için kurslar açıyor, geleceği inşa etmeye çalışıyorlar.
Atatürk Kültür Merkezi var.
Evet, var.
Ama yaklaşık 30 yıllık geçmişine rağmen şehirle tam anlamıyla bütünleşememiş bir AKM gerçeği de karşımızda duruyor.
Bir şehir sadece yollarla, binalarla, plajlarla büyümez.
Bir şehir, hafızasıyla yaşar.
O hafıza silinirse, geriye yalnızca kalabalık kalır.
Bugün Samsun’da yeni bir kadınlar plajı açılıyor olabilir.
Ama asıl soru şudur:
Bu şehir, bir zamanlar sahip olduğu kültürel cesareti yeniden geri kazanabilecek mi?
