bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop
Medyanın Gücünü Yabana Atanlara
Yazarlar // 28 Ekim 2013 Pazartesi 00:00

İsmail BAŞARAN

“Geçilmez” denilen Çanakkale’nin nasıl geçildiğini anlatan 91 yıllık bir hikaye” ile başlayalım bu günkü sözlerimize…
Yıl, 1915. 
Çanakkale'de kan gövdeyi götürüyor. 
"Geçerim" diye saldıran emperyalistlerin insan kaybı, 200 bini aşmış... 
"Geç de görelim" diyen dedelerimizin kaybı ise, 250 binin üstünde... 
Mermiler havada çarpışıyor. 
Cesetler toplanamayacak kadar çok... 
Bu inanılmaz kıyıma rağmen, İngiliz Hükümeti durumdan memnun. 
Çünkü gerçeği bilmiyor. 
Çanakkale'deki İngiliz cephe komutanı, "Vaziyet gayet iyi... Bugün yarın geçeriz" raporları gönderiyor devamlı... 
O sırada genç bir gazeteci var orada. 
Avustralyalı. 
Melbourne Age Gazetesi'nin muhabiri. 
Görüyor ki, durum vahim... 
Hadise, hiç de İngiliz komutanın anlattığı gibi değil. 
Türkler kafaya koymuş... 
Kuru ekmek yiyor, bulursa üzüm hoşafı içiyor, şakır şakır ölüyor... Ama geçirmiyor Çanakkale’yi. 
Avustralyalı olduğu için özellikle dikkatini çeken bir konu daha var. 
İngiliz komutanlar, karargâhta klasik müzik eşliğinde viski yudumlarken, Anzaklar patır patır gidiyor. En son iki tabur Anzak gönderiyorlar bir bölgeye... Türklerin, iki taburu yok etmesi iki saat bile sürmüyor. 
Üstelik müthiş bir sansür var. 
Yazdığı haberler, İngiliz yetkililer tarafından engelleniyor. 
Bakıyor ki, olacak gibi değil... 
Sarılıyor kaleme, tüm gerçekleri tek tek anlattığı, 8 bin kelimeden oluşan, "Gelibolu Mektubu"nu yazıyor. 
Özeti şu: 
"Çanakkale geçilemez... Hemen çekilin." 
Ve bu mektubu, sansürden kurtulmak için Avustralya Başbakanı'na "elden" ulaştırıyor. 
Avustralya Başbakanı mektubu okuyor, gözlerine inanamıyor ve acilen, yine "elden", İngiltere Başbakanı'na ulaştırıyor. 
İngiltere Başbakanı mektubu okuyor, Savaş Kabinesi'ni topluyor, orada bir daha yüksek sesle okuyor... 
Gizlice araştırılıyor. 
Mektup doğru. 
Hatta az bile yazılmış. 
Cephedeki İngiliz komutanın, kendi poposunu kurtarmak için palavra attığı anlaşılıyor. 
Ve karar veriliyor. 
Komutan görevden alınıyor. 
Emperyalistler, Çanakkale'den çekiliyor… 
Yazdığı mektupla savaşın sona ermesini sağlayan genç gazeteci, Avustralya'da "kahraman" gibi karşılanıyor. 
"Sir" unvanı veriliyor. 
E tabii kapılar açılıyor... 
Savaşa "muhabir" olarak giden gazeteci, savaştan sonra "gazete sahibi" oluyor. 
Yıl, 1952. 
Çanakkale'de savaşın kaderini değiştiren "sir gazeteci" vefat ediyor. 
Bir tane oğlu var... 
O zamanlar, 21 yaşında. 
Babasının gazetesinin başına geçiyor. 
Çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor. 
Avustralya'ya sığmıyor... 
ABD'ye, Avrupa'ya el atıyor. 
Dünya medya imparatoru. 
75 televizyon kanalı... 
175 gazetesi var. 
TV kanallarıyla 600 milyon izleyiciye, gazeteleriyle 11 milyon okuyucuya hitap ediyor. 
Yıl, 2006... 
Çanakkale'nin "dövüşerek" geçilemeyeceğini ilk anlayan "sir gazeteci"nin oğlu, Çanakkale'nin nasıl geçileceğini gösterdi... 
Bastı parayı, TGRT'yi aldı. 
İsmi, Rupert Murdoch…
Bu hikayeden alınacak çooookkkk ders var…
Medyanın büyük bölümü sözlüsüyle, görseliyle, yazılısıyla “aman” deyip servis edilenleri yazıyor, bunu yapınca da attığı manşetlerden yakalanıyor.
Türkiye’nin güney doğusunda terör örgütü istediğini yaptırıyor.
O bölgede Türkiye Cumhuriyeti’nin 35 bine yakın evladı şehit oldu. O topraklar için hem de.
Ancak artık medya bundan bahsetmiyor.
PKK’lıların yol kesmeleri bile malum medyada haber olmuyor.
Birileri “sorunu masada” bitirme sevdasını sürdürüyor.
Masada karşınıza alacağınız “taraf” olmayacak mı? “Kardeşlik” safsatalarıyla kim kimi kandırıyor acaba?
Suriye’de atılan bomba Suriye devletine mal edilmek isteniyor…
Bizim malum medya savaş çığlıkları atıyor…
Ancak çok geçmeden durum anlaşılıyor ve bombayı atanların Suriye’deki muhalifler olduğu anlaşılıyor.
Artık özür dileyen bile yok.
Bizim malum medyadan da “Ey Türk halkı sizleri aldatmışız özür dileriz” yazısı gelmiyor.
Hey gidi hey…
Gazetenin gerçekleri yazamaması savaşı kışkırtıyor…
Gerçekler anlatılınca Çanakkale Savaşı bitiyor.
Türkiye’nin komşularıyla “savaşına” gelince; O daha çok uzun sürecek sanırım.
Çünkü “Gerçekler” maalesef birazcık yazılabiliyor…

GÜNÜN FIKRASI
Temel bir gün bisikletiyle geziyormuş. Sonra kahvedekilere hava atmak için kahvenin önüne bisikletini koymuş.Bunu gören kahvenin sahibi Temel'e:- “Temel bisikletini oraya koyma, biraz sonra buradan başbakan geçecek” demişTemel hemen cevap vermiş:- “Korkmayun bir şey olmaz iyice kilitleyeceğum oni.”

GÜNÜN SÖZÜ
Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma, geri dönmek isteyebilirsin. Don Herold

DUVAR YAZISI
Size yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapın, çok zevkli oluyor.