Hain Kalkışmanın Yıldönümünde...

Üç yıl önce.

Yani 2016 yılının 15 Temmuz Cuma günü Türkiye, Boğaziçi Köprüsünde konuşlanmış tankları gördüğünde ülkede olağandışı bir şeylerin yaşanacağını anladı.

Ülkeyi ele geçirme hevesindeki FETÖ, darbe girişiminde bulunuyordu.

FETÖ sinsi planlarını 15 Temmuz’da uygulamaya koyuyordu ama aslında bunun için uzun yıllar süren bir hazırlığın içindeydi.

MİT, artalarında Fetullah’çıların da bulunduğu bu türden cemaat yapılanmaları yakından izliyordu.

Güneş’te çalıştığım 1980’li yıllarda bu konuda çok sayıda haber yaptığımızı hatırlarım.

FETÖ’nün Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde yapılanma çabası yakından izleniyordu.
Sinsi planlarına rağmen deşifre olanlar, Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ) kararlarıyla ordudan atılıyordu.

Refah Partisi ve sonraları AK Parti İktidarları döneminde bu konudaki YAŞ kararlarına şerh konulması nedeniyle başlayan tartışmalar hala hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.

15 Temmuz günü anladık ki, FETÖ Mete Han’dan beri disipliniyle tanınan ve bizim de Peygamber Ocağı olarak bildiğimiz ordumuzun yapısını bozmayı başarmış.

Komutandan değil de imamdan emir alan bir emir komuta zinciri oluşturulmuş.

Genel Kurmay Başkanı’nı derdest etti adamlar.

Hainler, maşalarını Cumhurbaşkanı’nın en yakının kadar sokmayı başarmışlar.

Yaverlerin tamamı hain çıktı biliyorsunuz ve darbe girişimi sırasında ilk hedefleri de Cumhurbaşkanı oldu zaten.

Başarılı olamadılar çok şükür.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla sokaklara dökülen halkımız 250 şehit vererek, FETÖ’nün hain darbe girişimini önledi.

Önceki günkü Cuma hutbesinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bütün camilerimizde okutulan hutbede FETÖ’nün hain girişimi anlatıldı.

FETÖ gibi yapılanmaların dini kullanarak devleti ele geçirme çabalarını halkımıza anlatmak doğru bir karardır.

Amenna.

Diyanet İşleri Başkanlığı doğru bir iş yapmıştır.

Ama eksiktir.

‘’Cemaat yapılanmalarının tümü yanlış’’ denmeliydi.

Askerlerin imamdan değil, komutandan emir alması gerektiğine vurgu yapılmalıydı.

Aynı kuralın devletin işleyişinde de önemli olduğu, liyakatin esas alınması gerektiği söylenmeliydi.

Yarın hain girişimin yıl dönümü.

Tarihte yaşananlar, toplumların geleceğini şekillendirmesi için ışık tutar.

Yol göstericidir.

Umarım gereken dersi çıkarmışızdır.

*  * *

Kaza Geliyorum Demiş

Adnan Menderes Bulvarında bir gencin yaşamını yitirdiği, üç gencin de yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdiği trafik kazası, adeta önceden haber vererek gelmiş aslında.

Atakum’da sahil yolu yapıldığını, ilk defa kendisini ‘Direnen Kadın’ olarak tanıdığımız Av. Melike Özmen’in durumu Bimer’e kadar iletmesiyle öğrenmiştik.

Başta Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanlığı olmak üzere birçok sivil toplum örgütü, uygulamanın yanlış olduğunu dile getirmişti.

H. HALK olarak gerek gazetenin manşetinde ve gerekse bu sütunlarda durumu okuyucularıma duyurmaya çalıştık.

Samsun Büyükşehir Belediyesi projeyi önceleri ‘Sahi Yolu Çalışması’ şeklinde duyururken, tepkiler artınca tabelalardaki duyuruyu ‘Sahil Düzenlemesi’ şeklinde değiştirmek zorunda kalmışlardı.

Sahilde yol yapılanmazdı çünkü.

Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı İshak Memioğlu’da, yıllar önce sahile yol yapmanın yanlışlığını ve bunun doğuracağı tehlikeleri dile getirir bir başvuruyu hem Büyükşehir Belediye Başkanlığına hem de Samsun Valiliğine yapmış.

İlk kazada bir çocuk denecek yaşta bir gencimiz yaptı.

Araçtaki bir arkadaşı yaşamını yitirirken, kendisiyle birlikte iki arkadaşı da yaşam mücadelesi veriyor.

Ailelerin yaşadığı acının neden olduğu travma ise başka bir boyut.

Mimarlar Odası Şube Başkanı Memişoğlu, sorumlu bir mevkideki yurttaş olarak görevini yapmış ama konuyu görüştüğümüzde buna rağmen çok üzgündü.