Tellal gelmiş köye ve başlamış davula vurup bağırmaya: Padişah Efendimiz garp illerine savaş ilan eylemiştir, eli silah tutanlar orduyu hümayuna katılacaktır..
Temel’in bir oğlu askere gitmiş.
Gidiş o gidiş, bir daha geri gelmemiş.
Aradan yılar geçmiş köyün meydanında davul vurmaya başlamış: Gümbede güm. Ve tellal konuşmaya başlamış: Padişah efendimiz şark illerine savaş ilan eylemiştir. Eli silah tutanlar… Temel’in bıyıkları yeni terlemiş olan ikinci oğlu da gitmiş. Gidiş o gidiş.
Aradan yıllar geçmiş. Tellal yine köyün meydanına gelmiş. Yine aynı hikâye ve davul sesi… Tellal “Padişah efendimiz şimal illerine” der demez Temel bağırmış:
Padişah efendine söyle, benim şeyime güvenip ikide bir, bir yerlere savaş ilan eylemesin.
Ülkemiz, padişah efendimiz günlerinden Cumhuriyet günlerine geldi. Şimdi de Başkanlık günlerini yaşıyoruz. Yine saraylar, yine binlerce danışman ve araçlar…
Padişahlık döneminde at arabaları vardı, bu günlerde milyonluk otomobiller var. Milyonluk otomobillerin binlerce korumaların iştirak ettiği Başkanlık sistemimizde ekonomimiz ne de güzel. Çeşitli ekonomik kararlar da alınıyor ancak ekonomi dedikleri bir türlü düzelmiyor. Ya kararlar yanlış ya da israf çok. Vatandaşlar da hangi pencereden bakıyorsa oradan görüyor ancak gerçeği gören ya yok ya da söyleyebilen çıkmıyor, baskılardan. Yap işlet devret modeliyle yapılıyor devlet yatırımları, bizim vergiler de yola köprüye gideceğine yabancılara yaptırılan işlerin ödemesine harcanıyor.
İlaç üretemiyoruz, buğdayı dışarıdan satın alıyoruz, eti sütü ithal ediyoruz. Ülke olarak sığırı bile yurt dışından getiriyoruz, tohumumuz yok, pirincimiz yok, şeftali bahçeleri kesiliyor, zeytin ağaçları yok ediliyor.
Samsun’un eski günlerini yaşayanlar bilirler; Zeytinlik Mahallesi var, bu mahallenin adı neden zeytinlikti hiç düşünen var mı gençlerden.
Bilmeyen varsa söyleyeyim; Çünkü burada zeytin ağaçları vardı, şimdi var mı, ağaçlar kesilmiş, Türkiye’nin bir çok noktasında olduğu gibi Samsun’da da üretim sadece mahallede değil, iki ovada da durmuş veya durma noktasına gelmiş.
Samsun bile ovalarından elde ettiği pirinci değil de Çin’den ithal edilen pirinci yer hale gelmiş, besicilik bitmiş, tavuklar bile yem bulamadıklarından yumurtadan kesildi kesilecek.
Üretim durma noktasında, iktidar ise seçim kazanma derdinde, bakanlar, danışmanlar kanal kanal gezip Türkiye’nin iyiye gittiğini anlatmaya çalışıyor. O kadar çok konuşuyorlar ki, artık vatandaş bile söyleneni anlamıyor, sanırım söyleyenler de ne söylediklerini bilmiyor. Eskiden tellallar davul zurnayla gelirmiş, şimdi televizyonlarda beyin yıkıyorlar.
Her seçim dönemi iktidarın yaptığı tek iş, sağa sola savaş ilan edip, askerlerimizi sınır ötesine gönderip vatandaşın ilgisini dağıtmak olmuyor mu?
Yiyecek ekmeği olmayan vatandaşın büyük bölümünün aç gezdiği ülke kime ve nereye kafa tutabilir ki, iktidarlar sadece kendi yandaşlarını kandırmaya çalışır. Çok konuşurlar hep seslerini yükseltirler.
Bir savaşta ekmek yapacak buğdayı yurt dışından alacak duruma getirilmiş Türkiye’yi yönetenlerin sağa sola hava atması bana hiç de inandırıcı geliyor. Bir gerçek vardır:
Çok konuşanlar hiçbir şey söylemezler, sadece dinleyenleri ve kendilerini kandırırlar.İşte durumumuz bu, kime güveneceğiz?
GÜNÜN SÖZÜ
Küçük şeylere fazla önem verenler ellerinden büyük şeyler gelmeyenlerdir. EFLATUN