bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop
Büyüme Rakamları Üzerine
Yazarlar // 4 Eylül 2021 Cumartesi 09:18

Ragıp GÖKER

TÜİK, 2021 yılının ikinci çeyreğinde ülkemizin 21,7 oranında büyüdüğünü açıkladı.

Bu açıklama haliyle bir tartışmanın fitilini de ateşledi.

Muhalefet rakamların gerçeğini yansıtmadığını belirtirken, Hükümet adına açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ise "Sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme için; düşük enflasyon, kur istikrarı ve öngörülebilirlik kritik öneme sahip. Gelir dağılımı adaletini daha da iyileştirecek bir büyümeyi sürekli kılmanın çabasındayız" dedi.

Büyüme rakamlarıyla ilgili en sert eleştiri İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Erhan Usta'dan geldi.

Usta, TÜİK'in açıkladığı son büyüme rakamına ilişkin, "Bu büyüme dikkatli incelendiğinde, Türkiye’yi yoksullaştıran, geniş halk kitlelerinin faydalanamadığı, onların gelirinin artmadığı, belli bir kesimin gelirinin arttığı bir büyüme olarak tarihe geçecektir" dedi.

Türkiye ekonomisinin yüzde 0,9 oranında büyüdüğünü, bu oranın diğer ülkelerin altında kaldığını belirten Usta, ayrıca şunları söyledi:

''Geçen yıl, Covid nedeniyle ciddi üretim kayıpları vardı ve ekonomik daralma vardı. O daralmanın üzerine ekonominin açılmasıyla birlikte yüksek büyüme oranlarını biz görmüş olduk. Tabi büyüme incelediğinde, aslında çok da iç acıcı olmadığını ifade etmek gerekir. Türkiye ekonomisi yüzde 0,9 oranında büyümüştür ki bu dünyadaki diğer ülkelere baktığımızda onların çok altında kalmaktadır. Yani birinci çeyrekte biraz hızlı büyüyen ekonomi, ikinci çeyrekte ciddi bir yavaşlamaya girmiştir. Yani ikinci çeyrekteki yüzde 0,9 üzerinden gidecek olursak aslında yıllık büyümenin yüzde 3,6-3,7’ye gerilediğini bir defa ifade etmek gerekir."

Büyüme rakamlarını günümüzde TÜİK açıklıyor ama büyüme  rakamlarıyla ilgili rakamlar, geçmişte Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından açıklanan 5 yıllık planlara göre hazırlanır ve öyle duyurulurdu.

DPT'nin 5 yıllık planlarının hiç bir vakit tutmadığını hatırlarım.

Buna rağmen istikrarlı bir büyüme izlenirdi.

Türkiye, KARDEMİR, ERDEMİR, İSDEMİR, Seydişehir Alüminyum, Karadeniz Bakır ve birçok gübre fabrikalasının yanı sıra Keban, Altınkaya, Ayvacık gibi barajları o dönemlerde yaptı.

Günümüzdeki gibi bir bolluk yaşanmıyordu.

Tamam, yağ ve akaryakıt kuyrukları da vardı.

Televizyon tek kanallıydı. TV’ler siyah / beyazdı ve ayrıca ülkenin bütün şehirlerinde de izlenemiyordu.

Teknoloji ürünlerinin tüketimiyle ilgili bir çılgınlık da yoktu.

Petrol krizi, birçok ülke gibi ülkemizi de etkilemişti.

''Eski Türkiye'' diye eleştirilen 70'li yıllarda ülkemiz, kuyruklara rağmen, kendi kendine yetmeyi öğreniyordu.

Mesela Mart ayı sonu itibariyle 448,4 milyar dolara ulaşan dış borcumuzun, 1978 yılında 12.4 milyar dolar olduğunu, zamanın Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu tarafından Cumhuriyet Senatosu Üyesi Nejat Sarlıcalı'nın soru önergesine verdiği yanıttan öğreniyoruz.

Bu da şu demek aslında dış borcumuz 43 yılda 36 kat artmış.

ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin ambargo tehtidine rağmen Kıbrıs barış harekatını gerçekleştirdiğimiz 1974 yılında da dış borcumuz sadece 3 milyar 53 milyon dolarmış.

70'li yıllarda özelleştirme de yoktu biliyorsunuz.

Ülkemiz, son 20 yılda özelleştirme uygulamalarından da 62 milyar dolar gelir elde etmiş.

Bir anlamda sıcak parayla büyümüşüz yani.

Günümüzde, işçisinden memuruna, esnafından, tüccarın ve hatta tarladaki köylüsüne kadar herkesin borcu var.

Milyonlar borç yükü altında eziliyor yani.

Ve fakat.

Borçlanmanın büyümeye olumsuz etkileri kadar olumlu etkileri de olmuş.

Sanayimizde gelişmiş bu arada.

Bugün, Adriyatik'ten, Çin Seddi'ne kadar olan bölgede üreten tek ülke olmakla övünüyorsak, bunun sebeplerinden biri de borçlanmamızdır aslında.

Sanayi üretiminin büyümeye elbette olumlu etkileri oluyor.

TÜİK, 21,7 oranındaki büyüme iddiasını bu dönemde artan ihracat miktarına bağlıyorsa haklıdır elbette çünkü, pandemi nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde sanayinin çarkları dururken bizdeki fabrikalar hız kesmeden üretime devam etti.

Bu durumda da üretimle birlikte ihracatımız da arttı.

Üretiminin artması, milli gelirin de artmasını sağlıyor haliyle ancak, buradaki önemli nokta, milli gelirin yurttaşlar arasında eşit şekilde dağıtılmasıdır.

Özellikle bordro mahkumu işçi, memur ve küçük esnaf yüzde 21,7 oranındaki büyümeden ne kadar pay almış olabilir.

TÜİK'in, yüzde 21,7 büyüdüğümüzü iddia ettiği ikinci çeyrek döneminde açıklanan işçi, memur ve dolayısıyla emekli zamanları bu oranın yarısına bile ulaşamadı maalesef.

Benim emekli maaşım yüzde 8,5 arttı.

Memur ve memur emeklilerin maaşlarına ise yüzde 5+yüzde 7 zam yapılacağı açıklandı.

Yazının hazırlandığı sıralarda enflasyon rakamları da açıklandı.

Ağustos ayı TÜFE yüzde 19,25 olurken ÜFE ise yüzde 45 olmuş.

Demem o ki;

Enflasyon, açıklamaları tartışılan TÜİK'e göre bile tüketici fiyat endeksi yüzde 20 bandına yaklaşmışken, yüzde 21.7 büyüme oranı açıklamanın da pek anlamı olmuyor yani