bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop
Stres, ağız ve diş sağlığını tehdit ediyor
SAĞLIK // 30 Eylül 2017 Cumartesi 21:55 // Güncelleme: 30 Eylül 2017 Cumartesi 21:55

Stresin, ağızda aft oluşumu, bruksizm (diş sıkma), ağız kuruluğu, diş eti hastalığı, ağız kokusu, prekanseröz lezyonlar gibi birçok ağız ve diş hastalığına sebebiyet verdiği belirtildi

Stres, ağız ve diş sağlığını tehdit ediyor

Çağımızın en önemli hastalıklarından biri olan stres, baş ağrısı, kalp hastalığı, obezite, mide bulantısı, cilt hastalıkları, mide sorunları, vücut ağrıları gibi birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Somtürk, stresin ağız hijyeni ve diş sağlığını da doğrudan etkileyen önemli bir faktör olduğuna vurgu yapıyor. 2007 yılında Journal of Periodontology'de yayınlanan bir araştırmaya dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Somtürk, araştırmaya katılanların yüzde 56’sının stresin etkin bir şekilde diş fırçalamalarına ve diş ipi kullanmalarına engel olduğunu ifade etmelerinin stresin ağız hijyenine ne denli engel teşkil ettiğini ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Stresle birlikte birçok insanın tütün veya alkol gibi ağız sağlığına tesir eden kötü veya olumsuz alışkanlıklara yöneldiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Somtürk, “Tütün ve alkolün risk faktörleri, periodontal hastalığın oluşumunu etkileyebilir” dedi. İnsanların stresli olduğu dönemlerde kortizol hormonunun yükseldiğini ve bunun da periodontal hastalığa neden olabileceğine işaret ediyor.

Stres, ağız sağlığını olumsuz etkileyebilir

 

Stresin, ağızda aft oluşumu, bruksizm (diş sıkma), ağız kuruluğu, diş eti hastalığı, ağız kokusu, prekanseröz lezyonlar gibi birçok ağız ve diş hastalığına sebebiyet verdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Somtürk, ağızdaki aft oluşumunun virüsler, bakteriler ve bağışıklık sisteminizdeki bazı eksikliklerin tetiklediğini ve ağızda küçük yaralar şeklinde ortaya çıktığını söylüyor.

Stres yaşayan kişilerde gün içerisinde veya gece uyurken dişlerini gıcırdatma veya sıkmanın yanı sıra çene bölgesindeki çene eklemini etkileyen bruksizm (diş sıkma) hastalığına da yol açtığını belirten Yrd. Doç. Dr. Esra Somtürk, “Klinik olarak; baş ve kulak ağrısı, çiğneme esnasında eklem bölgelerinden gelen ses ve aşırı diş sıkmanın sonucunda, diş yüzeylerinde aşınma ve diş kırıklarının meydana gelir. Bütün bu problemlerin altına inildiğinde stres faktörü tespit edilmiştir” diyor.

Yrd. Doç. Dr. Somtürk, ağız kuruluğunun da stresin yarattığı bir başka hastalık olduğunu kaydederken, “Stres, ağızdaki tükürük akışı düzeyini etkileyebilir. Ciddi anlamda kronik stresli bireylerde ağız kuruluğu oluşur. Buna bağlı olarak da diş yüzeylerinde çürük oluşumunu engelleyen koruyucu tabaka oluşmaz ve sonucunda yoğun diş çürükleri meydana gelir” şeklinde konuşuyor.


Diş eti hastalıklarına zemin hazırlıyor

Dişeti hastalıklarının da oluşumunda stresin önemli bir rolü olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Somtürk, “Stresin, kişinin evde doğru ağız hijyeni uygulamasına etkide bulunabileceğine işaret eden bazı araştırmalar mevcuttur. Özellikle 18-20 yaş altı genç ve çocuklarda görülen stres, ağız sağlığı açısından çok önemlidir. Strese giren çocuk ve gençler içine kapanıp, kişisel ağız ve diş bakımlarını ihmal eder. Ebeveynler, bu stresi önemsemediğinde tedbir almakta gecikilir ve bu durum da ilerleyen yaşlarda büyük sorunlara yol açar. 12-20 yaş aralığında görülen stres, 18-30 yaşlarında kanama, papil kaybı ve ağrı şeklinde görülen ciddi diş eti hastalıklarına zemin hazırlamaktadır” diyor.

Stres, protez kullanan hastalarda kansere davetiye çıkarabilir

Kötü ağız hijyeninin kaçınılmaz bir sonucu olan ağız kokusunun, iş ve sosyal yaşamı da olumsuz etkilediğini, bu stres altında yaşayan bireylerin de, tükürük akımındaki azalmayla beraber dolaylı olarak ağız kokusunun ortaya çıkabildiğini belirtiyor. Yrd. Doç. Dr. Somtürk, kronik stresin, protez kullanan hastalarda ilerleyen dönemlerde ağız içini daha da kötü hale getirerek prekanseröz lezyonların oluşumuna neden olarak kansere de davetiye çıkarabileceğine vurgu yapıyor.